15 Ocak 2018 Pazartesi

Fuzûlî'nin soluğunu ensesinde hisseden adam

Söyleşi türü, yazın türleri içinde biyografi/otobiyografi ve hatıratla beraber belki de en ilgi çekici türdür. Üstelik saydığım diğer türleri de içince barındırması; bir edebiyatçının, tarihçinin, velhasıl söyleşiyi veren her kim ise, o kişinin hayatının bilinmeyen yönlerini, bilinen yönlerinin görünmeyen yüzünü, yapıtlarıyla ilgili şeyleri bizlere aktarması açısından en keyifli ve direkt olarak bazı şeyleri öğrenebileceğimiz bir alandır. Tabii bunda, insan olduğumuzdan dolayı başka insanların hayatını magazinsel olarak merak etmemizin de payının yüksek olduğunu düşünüyorum.

Bir sanat eserini okurken, ondan alacağımız estetik duygu, bilgi veya ânı geçirme isteğimiz, hazır bulunuş hâlimizle yakından ilgilidir. Yani okumaya başlamadan önce ne almak istiyorsak, ona göre kendimizi ayarlarız ve algıda seçicilik denilen durumla beraber bazı şeyler daha çok dikkatimizi çeker. Tabii bu, her sanat eserine uygun olmayabilir ama bilinçli veya bilinçsiz birçok okurun bu durumda olduğunu düşünüyorum. Onur Ünlü’nün söyleşilerini okurken ben de bu durumdayım ve bazı alanlar benim açımdan daha fazla öne çıktı.

Sel Yayıncılık tarafından geçtiğimiz kasım ayında yayımlanan ve “Bir Sürü Endişe” adını taşıyan kitap, Onur Ünlü ile 25 Nisan - 2 Haziran 2016 tarihleri arasında yapılmış on tane söyleşiyi ihtiva ediyor. Bütün söyleşileri gerçekleştiren kişi Alper Kırklar. Bu durumun önemli olduğunu düşünüyorum; çünkü bir kimsenin söyleşilerinin toplandığı kitaplar, bir süre sonra okurun sıkılma belirtileri göstermesine neden olabilir. Çünkü farklı kişiler söyleşi yaparken genelde aynı konular etrafında döndüğü için, söyleşi yapılan kişiye benzer soruların sorulması ve benzer cevapların alınması olasıdır. Bu da okuru sıkabilir. Bunu yakın zamanda yayımlanan bazı söyleşi kitaplarında gördük. Oysa kitaptaki bütün söyleşilerin tek kişi tarafından gerçekleştirilmesi ve belli bir plan dâhilinde gidilmesi bu durumun önüne geçiyor ve bize söyleşisi yapılan kişinin bir bakıma biyografisini de çiziyor. Hâl böyle olunca da okurun kitaptan aldığı keyif daha fazla oluyor.

Bir Sürü Endişe, Onur Ünlü’nün filmlerinin kronolojisine göre düzenlenmiş ve genelde filmler üzerinden yapılmış söyleşilerden oluşuyor. (Yeri gelmişken söyleyeyim: Bu kitabı okumadan önce Onur Ünlü’nün en azından daha çok bilinen filmlerinden birkaçını izlemek, sorulan soruların ve verilen cevapların, okurun kafasına tam olarak yerleşmesini sağlayacaktır.) Fakat Onur Ünlü, sadece senarist/yönetmen değil, aynı zamanda bir şiir kitabına sahip biri. Filmlerinden önce Ünlü’nün şiir ve edebiyat hayatına değinilmesi, yazı ritüelleri, edebiyat hakkındaki fikirleri ve edebiyatı, hayatında nereye oturttuğunun işlenmesi okura filmlerinin arkasındaki senarist Onur Ünlü’yü de gösteriyor. Yazma konusunda şöyle diyor Ünlü: “Bir süre okuduktan sonra, zorunlu olarak sen de bir şey yazmaya başlıyorsun ve yavaş yavaş, kendi kendine bir yol bulmaya çalışıyorsun. Bu hikâye herkeste aşağı yukarı aynıdır.

Filmlerine göre daha az yer ayrılan şiir bölümünden sonra, Onur Ünlü’nün sinemada oynayan ilk filmi Polis ile filmler hakkındaki söyleşiler başlıyor. Ünlü’nün bu filmlerde aslında ne anlatmak istediğini, filmlerin arka planını, yazım sürecini, ne kadar paraya çekildiğini ve akla gelebilecek hemen her türlü konuyu Kırklar’ın sorduğu sorular sayesinde öğreniyoruz. Son derece şahsına münhasır biri olan Ünlü’nün verdiği cevaplar da çoğu zaman alışılmışın dışında. Kendini sıkmayan, doğal, neyse o hâliyle verdiği cevaplar sayesinde oldukça samimi söyleşiler okuyoruz. Söyleşiler her ne kadar filmler üzerinden gitse de, neredeyse her an, Onur Ünlü’nün hayatı hakkında da birçok bilgiye sahip oluyor okur. Aile hayatından geçirdiği ciddi rahatsızlığa, ekonomik durumundan dinî konulara, ölüm konusundaki düşüncelerine kadar birçok şey hakkında doyurucu ve düşündürücü bilgiler var kitapta. Tabiî ki dünya görüşü ve başka konularda katılmadığım birçok fikri var Ünlü’nün fakat bu fikirlerini öğrenmek, Ünlü’yü tanıma konusunda ciddi bir bilgi sağlıyor okura.

Onur Ünlü ilginç bir senarist, yönetmen, şair. “Bu neyi kafası” derler ya, aynı o durumu yaşadığımız filmlerinin arka planını ve o filmi ortaya çıkaran kişinin hayatını öğrenmek için çok güzel bir kitap Bir Sürü Endişe. Bakalım bu “kafa”dan başka ne gibi güzel senaryolar çıkacak?

Mehmet Âkif Öztürk
twitter.com/OzturkMakif10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder