Taş ve Ten etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Taş ve Ten etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Kasım 2012 Pazar

Bir kadının iç dünyasındaki fırtınalar

"Hayat biraz da çalıntı anlarla yaşanır halde gelmiyor mu?.."

Gençlik yıllarında yaşadığı bir aşkın içinde açtığı derin yara ve boşlukla orta yaşlarını süren Ulya'nın, bu boşluğu sanatla dolduruşunun hikâyesidir Taş ve Ten. Hem taşa ve hem de tene (kendine) derin bir bakış yönelterek ne yapacağını hiç bilememenin kuytularında gezinir kahramanımız Ulya. Zamanın, bu iki olgu üzerinde biriktirdikleriyle olgunluk çağına varır ama aslında o kalbi kırık, şüpheci, güveni yerle bir edilmiş küçük kız olmaktan kurtulamamıştır.

"Bir zamanlar aşkın insanı çoğalttığına inanmıştım. Sonra sanat bu duygunun saflığının, tutkudan başka hiçbir şeye yakın durmamaya, varsayım ve beklentiden uzak kalabilmeye bağlı olduğunu öğretti."

Tutkudan uzak, dostluğun ağır bastığı bir ilişkide huzurlu ve sakin yıllar geçiren Ulya'nın duyguları mesleği (heykeltraşlık) gereği çıktığı bir yurtdışı gezisiyle altüst olacaktır. Bu gezide evinde misafir olduğu, kendisinden yaşça küçük olan Sina, Ulya'yı yıllar öncesinde bıraktığı acı dolu aşka ve yoğun tutkulara geri döndürür. Yarım kalmış bir aşkı yıllar sonra benzer konumunda bir adamla yeniden yaşar gibidir. Dört günlük bu kısa tanışıklığın son gecesinde birbirlerine içlerini açar, geçmişin ağıdını yakarlar.

"İnsan gerçek anlamda, umutsuzca sevebiliyor ancak. Çocuksu bir masumiyet ve korkuyla. Körü körüne. Seyirci değil kahraman olarak. Tanrı değil kurban olarak. Ne büyük yalnızlık!"

Tarihsel ve coğrafi arka planıyla zamana direnmenin anlatımıdır Taş ve Ten. Unutmak asla yoktur. Kadını, kadın düşünce ve duygularını içerden, ama bir o kadar da objektif bir gözle, antifeminist bir tavırla dile getirerek Türk romanında kendine önemli bir yer edinen İnci Aral, bu romanında da Ulya aracılığıyla bir kadının iç dünyasındaki fırtınaları, çelişkileri, melankoliyi anlatır. Kabuk bağlamış bir yaranın tekrar açılışına, kuşkuyla umut arasında gidip gelmelere, kışın bitip baharın gelişine tanıklık etmek gibi...

"Hayallerden daha yalnız, daha yoksul geri dönmez mi çoğu zaman insan?"

Ahu Akkaya
twitter.com/diviniacomedia