Masumlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Masumlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Ocak 2013 Cuma

İnsan insanın sığınağıdır

Başlığı Burhan Sönmez’in bir röportajından aldım. Sebebi açık; “İnsan insanın sığınağıdır”, Masumlar’ı en iyi anlatan cümledir.

Romanda, Sönmez’in de bahsettiği üzere üç tür sürgünlük var. Birincisi yetişkin insanın sürgünlüğüdür. İnsanın masum çocukluk yıllarına bir daha asla ulaşamayacağı bir sıladır bu; büyümek ise mecburi istikamet olan gurbettir. Zaman hep ileriye doğru akar ve bu sürgünlük hali insanda baki kalır.

İkinci sürgünlük politik özellikler taşır. İnsanın yurdundan, memleketinden daha büyük güçler tarafından zorla koparılması ve artık orada barındırılmamasıdır. Geri dönüp memleketin havasını almak, suyunu içmek mümkün değildir.

Üçüncüsü daha felsefi anlamlar taşıyarak bir varoluş meselesi olarak sürgünlüktür. Bunu şu basit ve gündelik anlamında da okuyabiliriz: İnsanın memleketinden uzakta ayakta kalma çabası... Yabancılar sizin kültürünüzü bilmeyen insanlardır, bu insanlar arasında hayat mücadelesi vermektesinizdir. Arkanızı kimseye dönemeyeceğiniz bir süreçtir.

Haymana Ovası’ndan kopup Cambridge’e gelen, şansı yaver giderek İran asıllı Feruzeh’le tanışan Brani Tawo’nun hikâyesidir Masumlar.

Karakterler en az masallardan çıkıp gelen Feruzeh kadar samimidir, gerçektir. Romanda Kewê vardır, Pençeyüzlü kadın vardır, kendini kaderin kollarına bırakan Tatar fotoğrafçı vardır… Oyunlar oynamayı seven bir anne olan Azita Hanım’ın kızı Feruzeh sırlar kitabı taşıyarak kitap falı bakmaktadır, Brani Tawo’nun sığınağı olacaktır. Gözlerini kapatıp mezarlıkta türküler söyleyebilir Brani Tawo. Özellikle gittiği mezar Wittgenstein’ınki ise bu adamın kafasının başka türlü çalıştığını görebilmek mümkündür. Uykusuzluk hastalığı vardır Brani Tawo’nun. Olmadık zamanlarda uykuya gömülebilmektedir de aynı zamanda.

Masumlar, yalın bir dille yazılmış iyi bir romandır. Okuyan bizlere “kendi sürgünlüklerimizi” hatırlatır. Bu yüzden de yaralayıcıdır. Şairin dediği gibi:

"Kalplerdeki küfü haber vermek için çalardı
Kimse kalkmaz kimse koşmazdı pencerelere
O zaman Deniz’le beraber yola çıkıp bir seher vakti
Uykuya doymamış çocuklar da gitti aynalar ülkesine
Ve soğukta tek kalmış ağaçlar gibi yüreğimizi
Ayazlar dövdü
Ayazlar dövdü."

Tuna Bahar
twitter.com/tuna_bahar