Kendini Aramak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kendini Aramak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Haziran 2016 Çarşamba

İstikameti olan kitaplar

Sakallı Celal "Meşrutiyeti getirdik olmadı, cumhuriyeti kurduk olmadı. Biraz ciddiyete ne dersiniz?". Ne yazık ki Sakallı Celal namıyla maruf Celal Yalınız’ın vefat ettiği 1962’den beri Türkiye’nin Gayrı Safi Ciddiyet Hasılası’nda ciddi bir artış gözlemleyemedik. Daha da kötüsü Sakallı Celal’in işaret ettiği eksikliği ciddiye alan insanlar da azınlıkta kaldı. Bir gün Türkiye’de ciddiyeti mümkün kılmak için emek veren isimlerden biri de çalışmalarını felsefe-bilim tarihi ile matematik tarihi ve felsefesi üzerinde yoğunlaştıran İhsan Fazlıoğlu’dur. Geçtiğimiz yıllarda Fuzulî’nin "Işk imiş her ne var Âlem’de/İlm bir kîl ü kâl imiş ancak" beytinden ilhamla yaptığı konuşmayı Fuzulî Ne Demek İstedi? adıyla kitaplaştıran İhsan Fazlıoğlu’nun hem bu kitabının yeni baskısı hem de Akıllı Türk Makul Tarih, Kendini Aramak ve Kayıp Halka adlı üç yeni kitabı okurlarıyla buluştu.

Kitaplardan Akıllı Türk Makul Tarih ve Kendini Aramak; İhsan Fazlıoğlu’nun bir dönem yayınlanan Anlayış dergisinde yer alan yazılarından müteşekkil. Kayıp Halka’da albaşlığında ifade ettiği üzere "İslam-Türk Felsefe Bilim Tarihinin Anlam Küresi"ni konu edinen büyük resmi göstermeye çalışan ve akademik disiplin içinde kaleme alınmış makalelere yer veren Fazlıoğlu, Anlayış dergisi içinse bu büyük kürenin nasıl inşa edilebileceğinin yol haritasını çizen denemeler kaleme almış.

Bu iki kitap için İhsan Fazlıoğlu’nun kendisine mesele edindiği önceliklerle tanışma kılavuzu demek çok da aykırı olmaz. Fazlıoğlu’nun hem felsefi hem de tarihi boyutlarıyla tarttığı/tartıştığı meselelerde kullandığı bazı anahtar kavramlarla ve niçin bu kavramları kendisi için anahtar olarak seçtiğine ilişkin bilgiye bu yazılardan ulaşabiliyoruz. "İnsan kavramına sahip olmadığı şeyi göremez." tespitiyle kör noktalarımıza işaret eden Fazlıoğlu kavramların anlamlarına geriye doğru giderek ve soyağacını inşa ederek ulaşıyor. "Yorum doğru anlamaktan daha çok, yanlış anlamamak için verilen bir uğraşıdır." cümlesini kendisine düstur edinen Fazlıoğlu’nun kavram haritasından bazı paftalarına göz atmak bile onun ciddiyetine dair işaretleri farketmek için yeterli. Mesela Akıllı Türk ve Makul Tarih kitabında yer alan yazıların omurgasını teşkil eden tarih bu kavramlardan biri. Tarihin sadece ibret alınacak değil gelecek idraki inşa etmek amacıyla kuvvet alınacak/devşirelecek bir zemin olduğunu ifade eden Fazlıoğlu, buna karşılık Türkiye’de tarihin makul olmaktan ziyade ya mitolojik bir söylenti ya da psikolojik bir avuntu olduğunu bu yüzden de idrak ve davranış haline gelmediğini vurguluyor ve şu ihtarda bulunuyor: "Tarihi olmayanın koruyacak hiçbir şeyi yoktur; vatanı bile…"

Tarih kelimesi ile birlikte Türk kelimesini de anmamız gerekiyor. G. Postel’in ikna edilemezse icbar edilmesi, icbar da edilmezse imha edilmesi gerektiğini söylediği Türkler, tarih algıları üzerinden yenilmişlerdir zira. Fazlıoğlu’nun kan birliğine değil can birliğine dayalı olduğunu vurguladığı olduğu Türklükle ilgili en veciz tespitleri ise Biz Türkler Koyunluğumuzu Geri İstiyoruz başlıklı yazıda toplanmış. O kadar kendimize yabancılaşmışız ki koyun sürüsü olmayı bir hakaret telakki ediyoruz. Halbuki geleneksel metinlerde bu bir övgü/övünç vesilesi idi. Yaşadığımız anlam ve değer erozyonunun boyutlarını sadece bu yazı üzerinden bile kolayca farkedebiliriz. Yaşanan erozyonun müsebbiblerini ise Fazlıoğlu’nun şu satırlarından okumak mümkün: "Ülkemizde, milletimize uşak olmayı öğretene aydın denir; bunun bir üst makamında da uluslararası şöhrete sahip, Türk bilgini olmayı becerememiş bilim adamları/kadınları yer alırlar."

Akıllı Türk Makul Tarih’in son iki yazısı iki merhum Turgut Cansever’e ve Şakir Kocabaş’a vefa niteliği taşıyor. Ancak hamasi vefa yazıları değil Fazlıoğlu’nun kaleme aldıkları. Kitap boyunca işlenen Akıllı Türk’ün ve makul tarihin ete kemiğe bürünmüş hallerinin mümessilliği yapabilecek şahsiyetleri görmüş oluyoruz.

Kendini Aramak ise bir başka kitabın adını referans vererek özetlenebilir. İsmet Özel’in Neyi Kaybettiğini Hatırla adlı kitabının ismindeki espri bu kitabın ruhuyla akraba. İnsan olmanın anlamından başlayan Fazlıoğlu, "Bir insanın yeryüzünde başına gelebilecek en büyük musibet anlamlandırma yetisini kaybetmektir." tespitinden hareketle bütünüyle evreni teşkil eden doğumla ecel arasındaki hayatta insanın anlam ve emniyet arayışındaki istikametine ve istikametsizliğine dikkat çekiyor. İhsan Fazlıoğlu’nun "Hayatı bir birey olarak ve estetik yaşamak kadim medeniyetimizin şiarıdır. Bu nedenle hakkıyla yaşamak bir cesaret işidir. Nehr'in, yarmak, ikiye bölmek kökünden, köprü anlamındaki cisr'in de cesaretle aynı kökten geldiği dikkat alındığında nasıl ki bir nehri köprüden geçmek bir cesaret işiyse, doğum ile ölümün ikiye ayırdığı hayatı yaşamak da o kadar cesaret işidir. Her bir kişi köprüden tek başına (ferdiyet) geçer; ancak bu geçiş alelade değil, insan olmalığa yakışır bir biçimde estetik olmalıdır: Şuurlu hayat." cümleleri zannediyorum ki Kendini Aramak ifadesindeki kendilik bilgisinin ve arayışının hedef ve derinliği hakkında ipuçları sunabilir.

Kendini Aramak’ın bir boyutu da siyaset. Siyasi bir manifestodan, angajmandan ziyade siyasetin bizatihi kendisinden bahsetmeyi tercih ediyor Fazlıoğlu. Akılda, ilimde ve ibadette tatil olmaz düsturundan hareket eden Fazlıoğlu için "Özü olmayanın sözü, sözü olmayanın hakikati, hakikati olmayanın siyaseti olmaz. Çünkü siyaset bir milletin varlık duyuşudur."

Aklın kayıp, vicdanın metruk olduğu bir çağda yaşadığımıza dikkat çeken Fazlıoğlu’nun sahicilikten yoksun yapay tarih ve medeniyet perspektifinin çıkmazlarına işaret ettiği tespiterin derinlemesine tartılması ve tartışılması gerektiğini düşünüyorum. Bu da en az İhsan Fazlıoğlu kadar mesai vermeyi gerektiriyor elbette. İhsan Fazlıoğlu’nun kitaplaşmayı bekleyen pek çok çalışması var. Umulur ki onlar için de fazla beklemek zorunda kalmayız.

Sakallı Celal ile başladığımız sözü onun bir başka aforizması ile tamama erdirelim: "Türkiye'de aydın geçinenler Doğu'ya doğru seyreden bir geminin güvertesinde Batı yönünde koşturarak Batılılaştıklarını sanırlar." Sakallı Celal’in aforizmasının kapsama alanına girmeyen kıymetlerimizin de olduğunu görmek için İhsan Fazlıoğlu’nun kitapları iyi bir başlangıç noktası olabilir.

Suavi Kemal Yazgıç
twitter.com/suavikemal