Jenny Erpenbeck etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Jenny Erpenbeck etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Mayıs 2012 Perşembe

Hem tarihe hem de sırlara vakıf olmak isteyenlere

Türkçeye şu ana kadar sadece "Gölün Sırrı" romanıyla çevrilen 1967 Doğu Berlin doğumlu yazar ve yönetmen Jenny Erpenbeck, işini hakkıyla yapan insanlardan. 

Kendisi hakkında hiçbir Türkçe kaynağa ulaşamadım. Ayfer Tunç'un "Jenny Erpenbeck - Gölün Sırrı son on yılların romanı" tweeti dışında...

Gölün Sırrı, yayım yönetmeni Levent Yılmaz'ın da dediği gibi 20. yüzyılın sürekli gelişen ve yeni şeyler denenen roman dünyasındaki deneysel çabaların bir ürünü. Kitabın adı her ne kadar "Gölün Sırrı" olsa da, aslında Berlin yakınlarındaki bir ormanın içindeki evin hikâyesidir okuduğumuz. Bu ev elbette bahsi geçen gölün kıyısındadır. Bu özel ve öyküsü bol evde yaşanmışlıklar ardı ardına gelmektedir, gelecektir, kitabın sonuna kadar değişmeyen tek kişi evin "Bahçıvan"ıdır. 

Erpenbeck, sadece bir ev hikâyesi anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda 3. Reich, Nazizm, Doğu Almanya tecrübesini de sayfalara satır satır yediriyor. Uzun araştırmaların sonucu olan kitap bazı olayların anlatımı sonlanırken sarsıcı bilgileri de içeriyor: 

"Hava savaşının ilk kuralı saldırırken güneşi her zaman arkana almaktır." 

"Macera dediğimiz şey, her zaman insanın cesaretle bir bilinmezin içine atılmasıdır." 

"Mizah, insanın her şeye rağmen gülebilmesidir." 

"Kelimeler sahipsiz kalıp, yalnız bir tesadüf eseri mi buraya, onun kafasının içine düştüler yoksa hakikaten ona mı aitler?"

"Anıları artık kimin anıları? Kapkara zaman hep böyle akıp gider mi, insan hiçbir şey yapmadan, öylesine otururken, zaman akıp gider ve taşlaşmış bir çocuğu bile çekip götürür mü elinden tutup?" 

"Doris  şimdi bu pürüzsüz sessizliğin ve boşluğun ortasında, her şeyin var olduğu bir zamandan kalan anılara çarpıyor başını." 

Erpenbeck'in bu romanı modern dünya yazınıyla geleneksel değerleri bir araya getirdiği için ayrıca dikkat çekmiştir. Böyle iyi edebiyat bizde satmadığı(!) için korkumuz bu kitabın da baskılarının depolarda çürümesidir.

Tuna Bahar