30 Haziran 2013 Pazar

Zaman nasıl da çabuk geçiveriyor diyenlere

"Yaşa, işe güce, itibara en ufak hürmeti olmayan bu acıya aşka acısı diyorlar. Kim olursan ol, seni saklandığın yerde er ya da geç buluyor, gelip göğüs kafesini ateşle sıvazlıyor ve sen içeride kapkara kurum tutuyorsun. Ağzını açsan, alevler püskürüverecekmişsin gibi, ciğerlerine damla damla kurşun eritiyorlarmış gibi. Kolay kolay geçmiyor, geçtiğinde de sen geçmiş olduğunu bile fark etmiyorsun. Yağmurlu havalarda sızlayan eski bir kırık gibi sızlayıp duruyor, kendini hatırlatıyor. Bir tadı, bir kokusu, bir eti var hatta, bir kütlesi; gelip göğsüne oturmasından belli."

Mahir Ünsal Eriş, Ankaralı ve Gençlerbirlikli, naif ve güçlü bir kalem. İlk hikaye kitabı Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde ile, biraz Barış Bıçakçı biraz da Turgut Uyar esintisi yaratmış; aklımda kendine has bir yer edinivermişti. Yeni kitabını sabırsızlıkla, hevesle beklemekteydim ki Haziran günlerine denk geldi kavuşmamız.

Yine çocukluktan, yaz öğleden sonralarından, dostluktan ve aşktan dem vuran sekiz sahici hikaye yer alıyor, Olduğu Kadar Güzeldik‘te. Yine, insanı durduruyor; geç-me-miş zamanlara ve kendi içine döndürüyor Eriş’in sözcükleri.

"Babaların çocuklaştığını görmenin nasıl sıcak ve üzgün bir havası var. Babayla oğul bir kum saatinin iki haznesi gibiler çünkü; bir vakit gelince, zaman, mukadderat, Tanrı ya da her neyse bir şey, kum saatini ters çeviriyor. Tam tersine akmaya başlıyor ondan sonra her şey. Babanın çocuklaştığını gördükçe oğlun içine dolan o sıcak üzüntü de sarı, ılık, kumun aşağı akışı belki."

Yaz öğleden sonralarının o tatlı ve içe dönük esintisi var hikayelerde ve yaz akşamlarının o kalabalık, o keyifli tadı.

Mahir Ünsal Eriş hikayelerinin insana iyi gelen, içimizde bir yere şefkatle dokunan bir yanı var. Böyle uyuyakaldığınızda üstünüzü örtüveren yakın bir arkadaş eli gibi...

“Meydandaki çay bahçelerinden birine oturmak geldi içimden sonra. Çünkü Erdek bir kitap olsaydı, bu çay bahçeleri ilk cümlesi olurdu onun. Gelindi mi oturulmalıydı. Bir çay, birkaç sigarayla, kıyıda kayığında ağ onaran, çapari kösteği hazırlayan balıkçıları seyretmek, bir tost isteyip, bacaklarıma sırnaşan kedilere atmak, yakın masalarda konuşulanları dinlemek, birini bekliyormuş gibi ikide bir saate bakmak iyi gelebilirdi. Gelmeliydi en azından.”

Olduğu Kadar Güzeldik, “zaman nasıl da çabuk geçiveriyor” diyenlere ve biraz soluklanmak isteyenlere iyi gelecek bir kitap...

“Fakirin umudu kazancından çok, borcundan az işte, ne yaparsın.”

Merve Uzun
twitter.com/merveuzun

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder