4 Haziran 2012 Pazartesi

Hassas bünyelere

Uzun zamandır bir Emile Ajar kitabı okumayı arzuluyordum. Bilindik üşengeçlik nedenlerinden ötürü bu arzumu sürekli erteliyordum. En sonunda geçen hafta gerekli işlemi yaptım ve bu büyük yazarın önemli eserlerinden biri olan Onca Yoksulluk Varken’in sayfaları içinde birkaç gün yaşadım.

Yaşadım diyorum çünkü nedeni basit: Kitap o kadar gerçek ki, içinde yaşadığımız, an be an nefes alıp verdiğimiz bu dünya yalan / sahte kalıyor yanında. Şatafattan uzak, sadelikten merkezli, sözünü esirgemeden bağıran, gerektiğinde fısıldaşan cümleler, paragraflar...

Biraz yazardan bahsedelim. Romain Gary, asıl adıyla Roman Kacew olan yazardır. Fransa’da yazarların sadece bir kez alabildikleri Goncourt Ödülü’nü iki kere kazanmıştır. Ödülü bir kez kullandığı isim olan Romain Gary, bir kez de herkesten sakladığı Émile Ajar adıyla kazanmıştır. Takma ismi olan E. Ajar’ı da, 1979’da karısının şüpheli ölümünden bir yıl sonra kendisini tabancayla vurmadan yazdığı intihar mektubuyla açıklamıştır. Özellikle intihar mektubunun son iki cümlesi Hakan Günday’ın da Piç kitabında geçmektedir. “Çok eğlendim, teşekkür ederim. Hoşçakalın.

Paris’te geçen roman Onca Yoksulluk Varken’in baş karakteri 10 yaşında, annesinin ve babasının kim olduğunu bilmeyen Arap milletinden Momo’dur. Babası zamanında Momo’yu, bir zamanlar çok iyi hayat kadınlığı yapan şimdilerde ise hayat kadınlarının çocuklarına bakan Madam Rosa’ya bırakmış. Hikâye Momo’nun ağzından anlatılarak savaş dönemi tahribatını, insan psikolojisinin karmakarışıklığını, Batı’nın dayattığı mutsuzlukları, ötekileştirilenleri, ve hepsinden de önemlisi “ötekileştirilenleri yoksulluğu” üzerinden hayat yoksulluğunu anlatıyor. Hayat yokulluğu; birlikte yaşadığımız insanlara ne kadar değer verdiğimizi, onları bırakmak zorunda kalsak bile seçimimizi yapıp sorumluluğu üstlenmemizi ahşap bir kazıkla kalbimize sokuyor! Yazarımız Momo’yu öyle güzel konuşturuyor ki, böyle cevaplar verebilen biri olmayı dahi arzuluyorsunuz. O zaman Momo’nun ağzından bir paragrafla kitabın ne kadar hassas bünyelere iyi gelebileceğini özetleyelim:

“Madam Rosa’nın sadece ay sonunda gelen bir havale için bana baktığını önceleri bilmiyordum. Bunu öğrendiğim zaman artık altı ya da yedi yaşımı doldurmuştum, parayla bakıldığımı bilmek beni iyice sarstı. Madam Rosa’nın beni bedavaya sevdiğini, birbirimiz için bir anlam taşıdığımızı sanıyordum. Bütün bir gece ağladım; ilk büyük kederimdi bu.”

Tuna Bahar

1 yorum:

  1. Okuduğum en güzel romanlardandır bu. Kullandığınız kelime çok yerinde, okumak fiili yeterli olmuyor anlatmaya bu kitabı, çok fazla yaşam var çünkü. Kitabın Fransızca ismi: 'la vie devant soi'. İnsanın önündeki yaşam anlamına geliyormuş. : )

    Bu kitapla ilgili bir şeyler yazmayı istedim hep, fakat o kadar güzel ki ettiğim hiçbir laf yetmeyecek gibi geldi, eksik kalacak her şekilde.. Belki romanın kayıpla ilgili olmasından da kaynaklanıyordur bu, bilemiyorum. Sizin yazınızı görmek hoşuma gitti. Önüme gelene övüyorum Emile Ajar'ı, onlar da okusun, okuyup benim aldığım zevki tatsın diye. Elinize sağlık.. Bu arada yine Emile Ajar yaşamak istediğiniz bir gün olursa, 'Koca Tembel' çok iyidir.

    YanıtlaSil